Japon Sarayı

Ressam Pedro, yalniz bir insandir. Ucuz bir pansiyon odasinda kalmakta, kirasini bile güçlükle ödemektedir. O gün yine çocukluk hayâllerine dalarak sokaga çikar; her zaman yaptigi gibi, ortasi havuzlu büyük alana gider; her zaman ki kanepesine oturur; kuslari, agaçlari, oynayan çocuklari izler. Basarisiz bir ressam olduguna inanmaktadir. Bir ara yanina bir yabancinin oturdugunu fark eder. Japon giysileri içinde çekik gözlü biridir gelen. Konusurlar. Kimdir bu yabanci? Onu hayal dünyasinin enginlerine götürecek bir esin perisi midir, yoksa çocuklugunun anilarina sürükleyecek bir garip uyarici mi? Jose Mauro de Vasconcelos, gençler için yazdigi Japon Sarayi’nda, bir yaraticinin hayâl dünyasini, masalsi görüntüler içinde, yasamin ve hayâllerin bütün renkleriyle süsleyerek çiziyor.